Uyanıyorum, Mazı’da bir zeytin ağacının altında geçirdim geceyi. Ağaç altında uyumak ne kadar huzurlu, yanı başında sanki babanın olması gibi bir huzur bu. Bir yandan buradan gitmek istemiyorum. Her şeyden uzakta gibi hissediyorum kendimi. Bıraksalar ya da kendimi bıraksam burada uzun, çok uzun süre geçirebilir gibi hissediyorum. Sorun ne olur, sevdiklerimi özlemek. O zaman onların yanına giderim ya da onlar yanıma gelirler. Orada da özlediğim ve sevdiğim insanlar var. Geçenlerde izlediğim ‘Human’ belgeselinde söyleşi yapılanlardan birinin söylediğini unutamıyorum; ‘without her I can live but I can not be’.
Böyle bir sabahtı |
Bugün
uzun ve güzel bir bisiklet günü olacak. Çok heyecan duyduğum yerlerden geçerek
kendimi rahat hissettiğim bir yere gideceğim. Arada da bir de feribot yolculuğu
olacak. Sabah 06.00 gibi uyanıp birkaç fotoğraf çekiyorum. Ardından eşyalarımı
toplayıp minik bir kahvaltı. Deniz kenarından direkt rampayla başlayıp Yukarı
Mazı’ya kadar tatlı bir tırmanış bekliyor beni. Dün akşam saatlerinde denize
girerken rampaya bakıp birkaç defa ‘yarın sabah seninle dost olacağız’ diye
içimden geçirmiştim. Şimdi bu dostluğun temellerini atma zamanı. Güneş henüz
tepelerin ardında. Etraf aydınlanmaya başlamış ancak henüz güneş görünmüyor. Bu
çok iyi, tırmanırken güneşe biraz uzaktan merhaba tercih ediyorum kesinlikle,
özellikle de bu mevsimde.
Ardımda kalıyor ama geride değil, içimde |
Pedal
çevirmeye başladığım sırada kıyıda şezlongların üzerinde umarsızca uyuyan
insanları görüyorum. Ne tatlıdır, dalga seslerinin arasında, gökyüzünü yorgan
yaparak yıldızların altında uyumak. Bu gece ve önümüzdeki gece kıyıda
uyumayı planladığım bir yere doğru yola çıkıyorum ben de. Meşhur Mazı rampasına
merhaba. Hava çok güzel, ben kendimi iyi hissediyorum, yol zaten hep güzel.
Yavaş yavaş yumuşak viteste tırmanıyorum. Dün buraya gelirken birkaç defa
sadece arkada yük taşımanın beni zorladığını düşünmüştüm. Sonrası için bir ön
bagaj alıp eşyamın bir kısmını ön tarafta taşımanın nasıl olacağını denemek
istiyorum. Sanki daha dengeli olacak gibi. Kullanıcı yorumlarına bakarsam herkes
farklı bir şeyler söylüyor, çoğu zaman olduğu gibi denemek en güzeli. Sık sık
durup fotoğraf çekiyorum. Bu fotoğraflar hep geride kalan Mazı sahiline ait.
İyi ki buradayım dediğim anlardan birini daha yaşıyorum. Fotoğraf çekerken,
hayallere dalarken, yolu izlerken ve bisikleti düşünürken rampanın sonlarına
geliyorum. Köye ulaştığımda atıştırmalık bir şeyler almak için bakkalda
duruyorum. Bakkalın sahibi çay demlediğini ve ikram edebileceğini söylediğinde
bunu geri çevirmek istemiyorum. Orada biraz sohbet ediyoruz, ara sıra buradan
bisikletliler geçtiğini söylüyor ama çok da sık değil anlaşılan. Burası köy
bakkalı gibi ufak bir yer ama alkol de satıyor olması beni gülümsetiyor.
Raftaki şaraplara bakıp birini alıp akşam Aktur’da iyileştirsem mi diye düşünürken
belki de henüz yeni çıktığım rampanın etkisiyle ve daha epey yolum olduğunu
düşünerek bundan vazgeçiyorum. Bakkalın evi de dükkanın hemen üzerinde.
Balkonda uzun süre geçiriyor gibi görünüyorlar. Sanırım biraz özeniyorum öyle
bir hayata, sıkıcı yanları da olurdu mutlaka ama sanki yapabilirdim gibi
hissediyorum. Sadece yanımda sevdiklerim olsun yeter. Çayımı içip, biraz
memleketi kurtardıktan sonra yola devam ediyorum.
Uzaktan da büyüleyici |
Mumcular
yolu çok tatlı. Her yer çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı. Trafik de neredeyse yok
gibi. Yol yine ‘akıyor’. Mumcular’dan Bodrum yönüne doğru devam ediyorum.
Bodrum’da kalmadan direkt Datça’ya geçmeyi düşünüyorum ancak yola çıkmadan
feribot saatlerine bakmadım. Yolda internet bağlantım da olmadığı için hangi
saatte ulaşırsam şansımı deneyeceğim. Aslında turu planlarken Bodrum bir ya da
iki akşam kalıp yarımada turu yapma fikrim vardı ama sonra bundan vazgeçtim.
Daha sonra gelip bu civarda daha uzun süre geçirmeye karar verdim. Bodrum
yoluna çıktıktan sonra pis bir trafik başlıyor. Hiç şaşırtıcı değil elbette bu
mevsim için. Öğle saatleri gibi oraya ulaşacağım sanırım. Yol kaymak ama
yanımdan o kadar çok araç geçiyor ki sabahki huzuru mumla arıyorum. O sırada
Güvercinlik’e geliyorum.
Evet, Bodrum’da kalmayacağım ama rotamı buradan geçirmek çok iyi oldu. O kadar
özlemiştim ki Bodrum’da olmayı. Saat 12.00 gibi Bodrum’a ulaştığımda direkt
feribota gidip saatini öğreniyorum. Saat 13.00’da, bir sonraki de 17.30’da.
Hava beter sıcak ve öğle saatlerini burada geçirmek yerine 13.30 için bir bilet
alıp öğle yemeğimi yiyorum. Uzun zaman önce güzel döner yapan bir yer vardı,
yemek için orayı tercih ediyorum. Halen güzel ya da benim için öyle,
bilemiyorum.
Mazı - Mumcular arasında böyle yerlerden geçtim |
Artık
feribottayım, bu arada söylemeden edemeyeceğim bir şey var. Bisiklet için
fazladan ücret istiyorlar. Neredeyse insanların valizleri kadar yer kaplayan
bisiklet için ücret almaları anlamsız geliyor. Oradaki şikayet formunu
dolduruyorum, büyük ihtimalle bir şey değişmez ama o anda elimden sadece bu
geliyor. Fotoğraf çekiyorum, çevreyi izliyorum ve hayallere dalıyorum ardımda
kalan Bodrum Yarımadası’nı izlerken. Yeniden Datça feribotunda olmak güzel,
deli esen bu rüzgarı da çok özlemiştim. Tüm bunlar olurken biraz da
kestiriyorum tekrar. Bu mini öğlen uykuları o kadar tatlı geliyor ki, her öğlen
biraz biraz uyuyabilirim sanki. 2 saate yakın bir yolculuğun sonunda feribot
limana yanaşıyor. Acele etmeden, burada olmanın tadına vararak iniyorum
feribottan. Herkes çok hızlı hareket etmeye çalışıyor, sanki yetişmek
istedikleri bir yer var. Belki de tatil için böyle koşturuyorlardır, tuhaf.
Halen havanın sıcak olduğu saatler. Buralarda biraz yayılıp zaman geçirmek bir
seçenek, bir diğeri Datça’nın merkezine gidip biraz orada takılmak, başka bir
seçenek de direkt olarak Aktur’a pedallamak. İçimden bisiklet sürmek geldiği
için Aktur’a doğru yola çıkıyorum. Şimdi olsa belki Datça’ya iner biraz orada
zaman geçirirdim, çünkü diğer geri dönmeden Marmaris üzerinden Akyaka tarafına
geçmeyi planlıyorum. Yine de Datça’ya daha sonra gelip bükleri ve Knidos’u
bisikletle yapmayı kafam koyduğum için Datça’ya girmeden yola devam ediyorum.
Yeniden geleceğim |
Yol
çok tatlı, yine akıyor. Bu defa bir yanıma Ege’yi, diğer yanıma Akdeniz’i aldım
ve her şeyim şu anda bisikletin üzerinde. Anın içindeyim, şimdi ve buradayım,
hafif rüzgar yüzümü tatlı tatlı okşayarak geçiyor. Doğru yerde, doğru zamanda,
doğru bir şey yaptığımı hissediyorum. Artık Datça arkamda kalıyor ve Aktur’a
ulaşıyorum. Henüz geçen ay tanıştığım Aktur sanki yıllardır oradaymışım hissini
yaşatmıştı bana. Onun için burada 2 akşam kalmayı düşünüyorum.
Aktur
biraz kalabalık ama ben sahilde uyuyacağım ve akşam orada pek kimse
olmayacaktır. Yine de bisikletimi ve eşyalarımı koymak için bir alan alıyorum.
Uygun yer ararken yanındaki güzel çocuğuyla sonradan adının İbrahim Kasap
olduğunu öğreneceğim kişi bisikletle ve turuma ilgili bir şeyler soruyor.
Kendisi de yakın zamanda Fethiye – Antalya arasını bisikletle yapmış. Onların
karşısında bir yere yerleşiyorum. O akşam ve diğer gün İbrahim, eşi ve
yanındaki akrabasıyla (şu anda adını unuttum, kusura bakmasın) güzel minik
sohbetlerimiz olacak. Akşamüstü denize girip, biraz bir şeyler içerek sahilde
uyuyacak uygun bir yere geçiyorum. Sonra da kendimi tatlı Datça akşamına
bırakıyorum. Burada olmak güzel, burada olmak gerçekten çok güzel. Sonrası,
hayaller ve uyku..
Tur Verileri
Rotanın uzunluğu 78.41 km
Toplam çıkış 880 m
Toplam iniş 639 m
Yükseklik max 701 m
Yükseklik min 0 m