Tatlı
bir uykudan sonra sabah 6.30 olmadan kendi kendime uyanıyorum. Dinlendim,
keyfim yerinde ve yeni bir güne hazırım. Telaşsız bir biçimde eşyalarımı ve
çadırımı topluyorum. Bugün bir süre D650’den gideceğim, bu demek oluyor ki
İzmir-Çanakkale karayolu. Küçükkuyu’nun çıkışında anayoldan ayrılıp gerçek
keyifli yollara gireceğim, üstelik soluma da denizi alarak. Demek ki güzel bir
bisiklet günü beni bekliyor. Güneş yükselmeye başlamadan yavaştan yola
koyuluyorum.
Edremit Körfezi, dün karşı kıyıdayım |
Çocukluğumda
Akçay’a geldiğimiz zamanlarda bu yoldan birkaç defa geçmiş olmalıyız. Aklımda
fotoğraf gibi birkaç kare var o zamandan. Sonrasında 90’ların ortasında bir
zaman buralarda kalacak yer aradığımız bir yaz akşamı aklımda, berbat bir
trafik vardı bu yolda. Hiç sevimli kalmamıştı aklımda. Sonradan bir defa da
arkadaşlarla yaz tatili için Altınoluk’a gelmiştik. O zaman da çok beton
gelmişti her yer. Gerçi onların hepsinde yanımda güzel insanlar vardı. Bu defa
tekim ve sadece biraz dokunup geçeceğim.
Altınoluk
ve Küçükkuyu tamamen birleşmiş, resmi sınır olarak bile tabelaları arka arkaya.
Güzel olan sola yanını denizi, sağ yanına İda’yı alıyor olman; artık sırtın
yere gelmez! Sabah pek bir şey yemeden çıkmıştım ve malum sabah açlıkları beni
perişan ettiği için yolda bir şeyler atıştırmayı ve minik de alışveriş yapmayı
planlamıştım. Altınoluk’ta içeriye, sokaklara giriyorum. 97 yazına gidiyorum
anında, eski bir dostla beraber (acaba şimdi nerelerde, ne yapıyordur?)
buralarda yaşadıklarımız aklıma geliyor. Minik bir tebessüm gönderiyorum
hepsine ve her şeye. Ara sokaklardan ilerlerken bir lokanta görüyorum, çok
turistik görünmüyor. Hemen bir sabah çorbası ve ardından yola devam. Yol
ayrımında geçen sene Çamtepe’de geçirdiğim tatlı iki gün geliyor aklıma. Çıkıp
bir merhaba demek de olabilir ama bazen anılar ezici olabiliyor, sonra yola
devam etmeye karar veriyorum. Başka bir zaman kıyıdan geçip gitmeye değil de
yukarıdaki köylerden ve ara yollardan geçerek Sarıkız’ı ziyaret etmeyi
diliyorum.
Yola
devam ederek Küçükkuyu çıkışında anayoldan ayrılıp Assos yoluna giriyorum.
Şimdi başlıyoruz diyorum içimden, geçen sene buraya geldiğimde içimde hep
bisikletle buraları yaşamak vardı. İşte ‘şu anda ve buradayım’ dediğim anlardan
biri, iyi ki. Tatlı tatlı akıyor yol, kimi yerde denizin iyice kıyısında
oluyorum, kimi yerde aramıza ağaçların arasındaki minik kamp alanları giriyor.
Derken solda bir yerlerde dumanların yükseldiğini görüyorum. Çok şiddetli değil
ve kontrollü de değil ama yine de itfaiyeyi aramak aklıma geliyor. Hemen az
ilerideki kampinge gidip soruyorum öncelikle, belki kontrollü ve bildikleri bir
şey oluyordur diyerek. Oradaki görevli kendisinin de gördüğünü, itfaiyeyi ve
muhtarı aradığını söylüyor. Biraz orada kaldıktan sonra tehlikeli bir durum
olmadığını öğrenip yola devam ediyorum. Yol ayrımından sonra yaklaşık 20 km
kadar kıyıdan ve dümdüz bir yoldan sonra Kadırga Plajı ayrımına geliyorum.
Aşağıya inmek yerine devam etmek daha cazip geliyor. Bir seçenek olarak,
aşağıya inerek uyduda yol olarak görünmeyen bir yerlerden tarlaların ve
bahçelerin arasından devam etmeye çalışmak da olabilir ama bu defa bunu
yapmayıp Ayvacık – Gülpınar yolundan devam ediyorum. Hava çok güzel, Haziran’ın
ilk günleri, trafik yok. Her şey yolunda.
Öğle
saatleri olduğunda güneş etkili olmaya başladı ve biraz da açlık hissediyorum.
Kenarda güzel büyük bir ağacın altına çekiliyorum. Yoldan da 30 metre kadar
aşağıda kalıyor. Burada karnımı doyurup biraz dinleniyorum ve Lila’ya devam
ediyorum. Sonra uzanıp hayal kurma anları, ne güzel bir esriklik hali bu. Yine
iyi ki buradayım dediğim anların içindeyim.
İyi ki burada mola vermişim |
Mola yerimin karşıdan görünüşü, o ağaçların güvenli gölgelerindeydim |
Bir
yerlerden denize çıkaracağım yolumu ve birkaç seçeneğim var. Korubaşı veya
Kuruoba, Bektaş, Balabanlı ya da Koyunevi köylerinden biri olabilir. Genellikle
denize yakın bir yerden gidilebiliyorsa oradan gitmeyi tercih ediyorum, sanırım
bitmek bilmeyen bir özlemi ifade ediyor bu. Bu defa yoldan devam ederek, denize
Balabanlı’dan ulaşmayı tercih ediyorum. Kalacak bir yer bulup eşyalarımı
attıktan sonra çevrede dolaşmak var aklımda. Balabanlı’ya kadar hafif hafif
çıkarak günün rampasını da tamamlamış oluyorum ve artık kendimi güneye, deniz
kıyısına doğru bırakıyorum. Kıyıda küçük pansiyonlar var, onları geçip
ilerideki Sokakağzı Kamping’e gidiyorum. Orada tadilat var, söylediğine göre
alanın sahibi kiracıları çıkarıp kendisi işletmeye karar vermiş. Arka
taraflarda zeytinlerin altına çadır kurmanın sakıncası olup olmadığını
soruyorum, yanıtı olumlu. Önceki işletmeciler gitmiş ama kediler ve köpekler
halen ortalıkta. Çadırı atıp, eşyalarımı da boşalttıktan sonra kıyıya
gidiyorum. Saat 16 civarları, deniz hafif rüzgarlı. Kıyıda soğuk bir birayla
günün yorgunluğunu atarak Lila’ya devam ediyorum. Benden başka kimse yok
çevrede, ne kadar doğru zamanda geldiğimi düşünüyorum bir defa daha. Sonra
birkaç kişi denize girmeye geliyor. Rüzgar çok güzel, Homeros’un sözünü ettiği
rüzgarlar bunlardı sanırım. Ege’nin kapısına doğru yaptığım bu yolculukta,
rüzgarın delişmenliğinin aksine, bir günü daha yaşamanın ve hissetmenin dinginliği
var içimde.
Akşam bu ağacın altında uyuyacağım |
Tur Verileri
Rotanın uzunluğu 58.52 km
Toplam çıkış 498 m
Toplam iniş 499 m
Yükseklik max 315 m
Yükseklik min 1 m
Tur verilerini ve ayrıntlarını aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz:
https://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=19700365
np: Pentagram - Trail Blazer