Blog Arşivi

6 Şubat 2017 Pazartesi

Biskletli ulaşımda yeni deneyimlerim

Yaklaşık 3.5 yıldır Eskişehir'de günlük yaşamımda bisikleti kullanıyorum. Kış ayları ve soğuk günler de buna dahil. İşe, arkadaşlarımı ziyaret etmeye ya da alışverişe giderken bisikletim de hep benimle oldu. Bunu kolaylıkla yapabilmemin en önemli nedenlerinden biri, evimin hayatımda yer alan pek çok yerin merkezinde olmasıydı. Mesafeler kısaydı, gerektiğinde üstümü değiştirmek kolaydı, günde 3-4 defa eve girip çıkmak mümkündü. Dolayısıyla, ulaşım için bisikleti kullanmak - bir ahlak meselesi ve bisiklet sürmekten keyif almanın yanında- beni hiçbir biçimde zorlamıyordu. Günde birkaç km ile her yere gidip eve dönebiliyordum.
Artık durum değişti, geçtiğimiz günlerde evimi değiştirdim ve şimdi pek çok korumacı köpeğin arasından ve çevre yolunu da bir şekilde geçerek, işime yaklaşık 7.5 km kadar bir mesafeden gidip geleceğim. Şehir içindeki berbat trafiği de düşündüğümde ulaşım için bisikleti ne kadar kullanabileceğim konusunu ciddi düşünmeye başladım. İşe ya da bir yerlere giderken terleme riski de artık karşıma çıkıyordu. Geçtiğimiz hafta şehir dışında olduğum için ilk defa bugün işe bisikletle gidebildim. 7.5 km kadar mesafeyi neredeyse hiç terlemeden 26 dakikada gidebildim. Zamanı ölçmek ne kadar hızlı gittiğimi görmekten öte gideceğim yerler için ne zaman evden çıkmam gerektiğini bana göstermesi içindi. Dönüşte karanlık yollar çok sevimli değildi ama idare edeceğim artık. Kampus girişindeki hafif çıkışı saymazsak yolumda hiç rampa olmaması işimi kolaylaştırıyor. Şu tatlı köpeklerle de iyi anlaşabilirsem yeni evimde de günlük hayatıma (günümü ve yanıma almam gerekenleri doğru planlayarak) bisikletle devam etmeye çalışacağım.
Giysi konusunu da artık daha ciddiye almam gerekiyor. Yağmurluk, rüzgarlık, içlik ve buff üst tarafları koruyor ama ayakkabı kılıfı ve tozluk da kullanmam gerektiğini fark ettim bugün. Yarın biraz daha hazırlıklı gitmeyi deneyeceğim.
Sanırım ulaşım amaçlı bisiklet deneyimim asıl şimdi başlıyor.
Fotoğraf da atmak isterdim ama imkanlarım buna uygun değil.

1 Şubat 2017 Çarşamba

Güney Ege Bisiklet Turu Üzerine Karalamalar



2015 yılının ilk günlerinde bu tura ait fikirler oluşmaya başlamıştı. Benim ve ailem için çok zorlu başlayan bir kış mevsiminin ortasındaydım. Yıllar sonra bisiklet kullanmaya geri dönmüştüm ve henüz 1.5 yıl kadar bir zaman olmuştu. Tek başıma bisiklet turu yapma isteği aklıma düşmüştü. İstek ve enerjim yeterliydi, gerisi bir şekilde olur diye düşünüyordum ama bir yandan da, bugüne kadar sıklıkla olduğu gibi, her şey tamam olsun da öyle yapayım dürtüsü vardı. O zamana kadar pek çok şey okumuştum bisiklet turlarına dair ve bir bisikletim de vardı; demek ki yapabilirdim. Şimdi bu satırları yazarken, bu turun üzerinden bir yıldan daha uzun bir süre geçtiğini fark ediyorum. Bu sürede tek başıma iki tane daha bisiklet turu yaptım ve arkadaşlarımla çok defa bisikletli ve kamplı faaliyetler yaptık. Elbette çok zaman geçmedi üzerinden ama o zamanki istek ve heyecanımda eksilme olmaması, bunun üzerine daha da rahat hissetmem hoşuma gidiyor. O zamanlara dönecek olursak turla ilgili aklımda kalanlar üzerine birkaç şey söylemek istiyorum.

Önce teknik bazı sıkıcı konulardan söz edeyim biraz. Tura çıkmadan hemen önce göbekler, jant çemberleri, jant telleri ve lastikleri değiştirmiştim. Buna gerek var mıydı, olmasa da olur muydu? Belki yine olurdu ama Eskişehir’de iki defa göbek parçalayıp –ki bisikleti hiç de hor kullanmamama rağmen- pek çok defa da tel kırdıktan sonra bu değişimi yapmam gerekiyordu. 95 kg civarı benim ağırlığımın yanına bisiklet ve kamp yükü de gelince 32 delik sıradan arka göbek ve teller isyan edecekti. Bu konuda yaptığım hazırlıkları ve değişimi turu yazmadan önce sayfama eklediğim için burada tekrar etmeyeceğim. 21 vites beni zorluyordu ama neyse ki geçtiğimiz yaz o konuyu da hallettim. Artık 3x10 ile kamp yükünü de eklemeye rağmen çok daha rahat sürüş yapabiliyorum. Bakımlı bir bisiklet turu tamamlamada bana yardımcı oldu. Kamp malzemelerim işimi görecek kadardı, eksiklerim elbette vardı ve onları da daha iyi görebildim tek başıma kaldığımda. Zamanla da büyük oranda tamamladım diyebilirim. Şu ekipman konusuna gerçekten çok değinmek istemiyorum, okuyan ve merak eden olursa ayrıca bunu konuşabiliriz. Bugüne kadar onlarca ve değişik değişik malzeme aldım. Kendimce uygun olanlarını kullanmaya çalışıyorum diyerek bu meseleyi ‘şimdilik’ kapatalım.

Az önce sözünü ettiğim ve daha önce bu sayfalara yazdığım gibi; turdan önce yapıp yapamamak konusunda çekincelerim vardı. Artık bisiklet turu konusuna – ve belki de hemen hemen her konuya- yapılabilir ve neden olmasın diyerek yaklaşıyorum. Her birimizin farklı farklı motivasyonları var elbette ama o zamanki motivasyonum ile sonrasında biraz daha değişti açıkçası. Bu konuya bir sonraki tur üzerine yazarken değinmeye çalışacağım.

Sıkıldığım zamanlar oldu, sevdiklerimi çok özlediğim anlar oldu, yalnız hissettiğim anlar da oldu ama günün sonunda hep iyi hissettim ve gülümsedim. Buruk gülümsemelerdi bunlar ama zaten öteki türlüsünü çok zamandır unuttum bile. Her zamanki gibi ara yollar daha çok hoşuma gitti, araçlardan uzak olmak inanılmaz güzeldi. Pek çok akşam zeytin ağaçlarının altında ya da yakınında uyudum, ah. Sanırım bisiklet kadar doğaya yakın olabilecek şey kanoyla bunları yapmak ya da yürümek olabilirdi. Onlara da zaman ayırmaya çalışacağım. Merak ettiğim ve bir parça da korku hissettiğim bir şeyi yapabiliyor olmanın verdiği tatmini yaşadım. 1 hafta ya da 2 hafta gibi süreler bisiklet turu için çok güzel süreler. Daha fazlasının nasıl olabileceğini de merak ediyorum ama belki başka zamanlara (umarım). Her şey bir yana; tek başıma ama her an onunla olmaya, kuşları duymaya, denizi görmeye, ağaçlara daha yakın olmaya, gökyüzünü gün boyunca seyredebilmeye, gün doğumlarını ve gün batımlarını izlemeye, o öğlen uykularına ve kurduğum tüm hayallere sebep oldu. ‘İyi ki buradayım ve şu anda bunu yapıyorum’ diye hissettiğim pek çok an yaşadım. Buna neden olan her şeye ve herkese teşekkür etmeli.. 




np: Swans - The Glowing Man