2015 yılının Ağustos’unda ilk defa tek
başıma bisiklet turu yapmıştım. Onun dışında arkadaşlarımla birkaç tane
festivale katılmış ve 25-30 kişilik gruplar halinde Eskişehir’den otobüsle
giderek yaptığımız çeşitli hafta sonu turları yapmıştık. Bunlar genellikle
dernek (VelEsbid) çatısı altında yaptığımız turlardı. Benim en çok keyif
aldıklarım ise tek başıma ya da birkaç arkadaşla beraber sürdüğümüz ve kamp
yaptığımız turlardı. 2015’teki Güney Ege Turu’mun hazırlıklarını kafamda epey
büyütmüştüm ve benim için onu yapmak ciddi anlamda önemli bir hale gelmişti. O
turu yaptım ve bu sayfalarda da notlarımı ve hissettiklerimi daha önce
yayınladım. O tur benim için bir anlamda; bir bisiklet turunun ‘sağlık ve
zaman’ oldukça yapılabileceğini göstermesi açısından önemliydi. Demek ki
yapılabiliyordu, imkansız değildi.
Aradan bir yıla yakın zaman geçmişti.
Ben yine arkadaş grupları ve daha büyük katılımlarla dernek turlarının içinde
yer almıştım. Özellikle turların düzenlenme aşamasında yer almak zaman zaman oldukça
stresli bir deneyim haline gelebiliyordu. 2016 yılının ilkbaharında bu tür
turlardan birkaç tane daha yapmıştık ve ben artık tek başıma ‘biraz kaçmak’ ve
yalnız kalmak istiyordum. İşte tek başına tura çıkma sebebi No: 1. Ama benim
için başka bir motivasyon daha vardı; yaklaşık üç yıldır sürdüğüm bisikletimle
artık yollarımı ayırmaya karar vermiştim. Bunun için de kıştan itibaren bütçem
elverdiği ölçüde yavaş yavaş parçaları alıyordum. Bisikleti toplama hikayesine
daha sonra –belki- yer veririm, şimdilik bir kenarda dursun. Her ne kadar artık
sabit maşalı bir tur bisikleti kullanacak olsam da Trek DS 8.2 ile aynı
yollarda ve benzer amaçlarla kullanacağım için iki bisikleti birden elimde
tutmak şımarıklık gibi geliyordu ve Surly LHT tamamlandıktan sonra Trek ile
yollarım ayrılacak görünüyordu. Bu nedenle, yazın ilk günlerinde bisikletime
veda turu yapmaya karar verdim. İşte tek başıma tura çıkma sebebi No: 2. Şimdi sıra
uygun bir zaman kollamaya gelmişti ve bingo! Okulda derslerin bittiği ve
sınavların henüz başlamadığı bir hafta içinde birkaç gün izin kullanarak
yapabilirim gibi görünüyordu. Rotamı da bu defa Kuzey Ege olarak belirlemiştim.
Ayvalık civarından başlayıp Çanakkale’ye kadar 5-6 günde geze geze giderim diye
düşünüyordum. Okullar tatil olduktan sonra, bir de araya bayram tatilleri gibi
zamanlar girdiğinde, yazlıkların sık olduğu bu bölgede bisiklet kullanmanın
eziyet olacağını düşünerek Haziran ayının başlarında turumu yapmaya karar
vermiştim.
Dostum, biraz da seninle vedalaşmak için geldim buralara |
Rotayı netleştirirken Altınova’dan
başlamaya karar verdim. Hem ailemle daha önce tatile gittiğim ve hoş zamanlar
geçirdiğim yerlerdi (Ayvalık – Altınova civarı), hem de müzikle daha fazla
ilgilendiğim dönemde gruptan arkadaşlarımla beraber hoş bir Zeytinli Rock
Festivali ve tatil anılarımız olmuştu. Biraz da o anılara saygı duymak ve
onlarla daha da barışık olabilme adına tura Altınova’dan başladım.
Bilmeyenler için kısa bir bilgilendirme
olsun, ben de bu arada hatırlayayım: Altınova, Ayvalık’ın hemen güneyinde küçük
bir yerleşim yeri. Merkezi biraz içeride kalıyor ve deniz kıyısı tamamen
yazlıklar tarafından işgal edilmiş durumda. Bu yönüyle, ruhu ve sevimliliği
olan bir yer olduğunu söylemek pek mümkün değil. Yine de benim için yukarıdaki
yazdığım nedenlerden dolayı anlamlı bir başlangıç oldu. 7 Haziran 2016 sabahı
Altınova otogarından turuma başlamış oldum. Henüz otogardan çıkar çıkmaz yolun
ortasında gördüğüm atlar o sabah güneşinin altında beni gülümsetti. Sabah şehir
merkezinden kendime öğleyin yiyebileceğim meyve ve biraz atıştırmalık alarak
yola çıktım. Amacım kıyıdan tatlı tatlı Sarımsaklı ve Badavut plajı üzerinden
Ayvalık’a varmak, biraz orada zaman geçirdikten sonra da Cunda’ya geçmekti.
Altınova’da kıyılar yazlık siteler tarafından pek çok noktada kapatıldığı için
başlangıç çok sevimli olmadı ama yine de kıyıya inip biraz denizi izledim.
Güzel insanları düşündüm, özellikle de sevdiklerimi ve özlediklerimi.
Altınova otogarından çıkarken karşıma ilk önce bu güzel yavrular çıktı (Atların heyecanınından kötü bir fotoğraf çekmişim ama yine de buraya eklemek istedim) |
Altınova’dan çıktıktan hemen sonra deniz
kıyısında, yoldan biraz aşağıya inerek kahvaltı edebileceğim bir noktaya
ulaştım. Zeytin ağaçlarının arasına oturup bir şeyler atıştırdım ve dalgaları
dinledim. Sonra yoldan –ki yol beklediğim gibi epey boştu- Sarımsaklı tarafına
ulaştım. Henüz buraların sezonu açılmadığı için sahilde de çevrede de pek kimse
yoktu. Badavut tarafına geçince çevre iyice sakinleşti. Amacım yoldan
yarımadanın ucuna kadar gidip geri dönmekti. Daha önce defalarca çıktığım
Şeytan Sofrası’na çıkmayı planlamıyordum. Belki başka bir gelişte bisikletle
tırmanırım, şimdilik kalsın. Badavut plajını geçtikten sonra az ileride yine
bir site gördüm ve sıkılıp geri dönmeye karar verdim. Oraya kadar gitmek
anlamsız geldi. Bu arada, sezon dışı zamanda Badavut tarafında kara düzen kamp
yapılabilecek birkaç noktayı da notlarımın arasına aldım. Belki bir gün
dostlarla gideriz. Aslında ara yollardan Şeytan Sofrası’nın diğer tarafına
çıkıp Çamlık Koyu’nun karşıma alarak yine Sarımsaklı’ya ulaşabilirdim ama sonra
bu fikirden vazgeçtim. Kısa bir tekrar yoldan sonra Ayvalık tarafına doğru
pedal çevirmeye başladım.
Çamlık tarafından Ayvalık’a giriş yolu
daha önceden de hoşuma gidiyordu, bu defa bisikletle buradan geçme fırsatım
olduğu için iyi hissettim. Çevrede ağaçlar ve hemen aşağı tarafta deniz,
yolculuğumu keyifli hale getirdi. O sırada Ayvalık’a geldim ama her zamanki
gibi otobüs yolculuğunda neredeyse hiç uyumadığım için artık uykum gelmeye
başladı. Bununla birlikte hava da ısınmaya başlıyordu ve bu, Erdem’in uyku
saatlerinin geldiğini işaret ediyordu. Sanırım geçen seneki turda bu öğle
uykularına iyice sıcak bakmaya başladım. Sabah uyanma saatimi erken tutup
günlük bisikletin çoğunu sıcak saatlere kadar yapınca o tatlı öğle uykularına
memnuniyetle teslim ediyorum kendimi. Ayvalık’ın şehir merkezinden öğlen
11’lerde geçtiğim için berbat trafik hemen beni sıktı ve kendime bir park
buldum. Biraz dinlenip, iki bira ve biraz da çerezle öğle yemeğimi hallettikten
sonra iyice uyku bastırdı. Bisikleti ağaca kilitleyip, heybeleri de insanlara
güvenime bırakarak çimlerin üzerinde kestirmeye başladım. Orada yaklaşık bir
saat kadar uyumak dünyalara değişilmezdi.
Kestirip keyif yaptığım park Avyalık ile
Cunda’yı bağlayan (köprü gibi sonradan yapılma) yolun hemen yanı başındaydı. Sonra
Cunda’ya doğru pedal çevirmeye başladım. Adanın girişinde bisiklet yolunu
görmek gülümsetti ancak kısa süre sonra yol cam kırıklarıyla dolu olduğu için
oradan çıkıp yine araç yolundan gitmeye başladım, söyleyecek söz bulamıyorum.
Yapanların ve emeği geçenlerin eline sağlık ama insanlar böyle kullandıkça
amacına ulaşmaktan uzaklaşıyor. Delirmemek elde değil, neyse diyerek yoluma
devam ettim. Akşam Ada Camping’e gitmeyi düşünüyordum ve Cunda’nın merkezinden
geçerek ara bir yoldan adanın derinliklerine doğru giriş yaptım. Toprak yol
zamanla iyice daraldı ve sonra da yol bitti. Ben zeytinlerin altında traktör
izlerinden devam ettim. Cunda’nın güney kıyısından devam ediyordum ve haritaya
göre buradan yol adanın ucuna çıkmalıydı. Traktör izleri de bitti ve orada
biraz kalmaya karar verdim. Yerleşim yerinden biraz uzaklaşmıştım ve çevre son
derece sessizdi. Zeytinlerin arasında, denizin hemen yanındaydım ve kimse
yoktu. ‘İşte burada olma nedenin, eğer mutlaka bir neden arıyorsan kendine’
diye içimden geçti. Henüz öğleden sonra saatleriydi, çadır için uygun
olabilecek birkaç yer baktım. Kitap okurum, akşam için yemeğimi de kendim
yaparım gibi hayaller kurarken hemen yakınıma balık tutmaya birileri geldi.
Gece kimse gelmez diye düşünürken yakında birkaç farklı noktada oldukça çok sayıda
bira ve şarap şişesi ile çöpler gördüm. Burada uyumaktan vazgeçip ilk plandaki gibi kamp
alanı daha iyi bir seçenek olacaktı. Ara ve epey taşlı yollardan “Ayvalık
Adaları Tabiat Parkı’nın” içinden geçerek adanın batı kıyılarına ulaştım.
Akşam Ada Camping’de kalacağım. Burası
benim için anlamlı bir yer, 80’lerin sonunda ve 90’ların başında buraya
halamların karavanına tatile gelirdik. Çocukluktan ilkgençliğe geçiş
dönemlerimdi. Yazın tatile çıkmak büyük bir olaydı. Otobüsle bütün gece bitmek
bilmeyen yol –evet, o zaman da otobüste pek uyumazdım- sabah nemli Ayvalık
otogarında sona ererdi. Burada denize girer, kitap okur ve yaz arkadaşlarımla
keyifli zaman geçirirdim. Uzun yıllardır yolum düşmemişti, birkaç değişiklik
dışında alan aynı şekilde duruyordu. Sadece çocukluğumuzun tüm mekanları gibi;
‘küçülmüştü’. Çadır alanında 2-3 tane çadır vardı, ben de bir yere kampımı atıp
biraz çadırın içinde kestirdim. Hava hafif rüzgarlıydı, buraya ait hatırladığım
en net şeylerden biri de rüzgardı zaten.
Kısa uykudan sonra artık otobüsün
bendeki ağırlığını tamamen atttığımı hissediyor ve Cunda’nın merkezine
iniyorum. Yanıma ışık almadım, bisikleti bir yere kilitleyip biraz yürüyüş
yapar ve kampa dönerim diye düşünüyorum (ah Erdem, her zamanki gibi). Kıyıda,
adanın kedileriyle beraber soğuk bir bira yuvarlarken günbatımını seyretmek çok
keyifli. İyi ki şu anda buradayım dediğim anlardan biri daha. Acıktığımı
hissediyorum, akşam yemeği saatleri yaklaşıyor ancak lokantalarda pek kimse
yok. Sonraki günlerde akşam yemeğimi kendim yapacağımı düşünerek buradayken o
bayıldığım deniz ürünlerinden biraz yemek istiyorum. Gözüme kestirdiğim bir
yere giriyorum. Mezelere bakıyorum, ah o kadar güzel görünüyorlar ki. En
sevdiğim bazı bitki ve böceklerden biraz sipariş verip yanına da ‘bir daha mı
geleceğiz dünyaya’ diyerek bir de 20’lik söylüyorum. Sevdiklerim için içeceğim
bu akşam. Geriye de bir şekilde dönerim artık. Güneş batıp da hava karardıktan
sonra daha da rahat hissediyorum, nasılsa karanlıkta ormandan geçerek kampa
döneceğim. Masayı süpürdükten sonra, yola düşüyorum. Dönüş keyifli, yoldan
çıkmamaya çalışarak ilerliyorum, ay da yardımcı oluyor bana. Kamp alanına
geldiğimde sahilde biraz okuma yaparak çadıra geçiyorum. Turun açılışı güzel
oldu, bakalım sonrası nasıl gelecek?
Tur Verileri
Rotanın uzunluğu 53.92 km
Toplam çıkış 269 m
Toplam iniş 277 m
Yükseklik max 106
Yükseklik min 0
Tur verilerini ve ayrıntıları aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz:
https://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=16876967
np: The Cranberries - Joe