Blog Arşivi

16 Nisan 2017 Pazar

Kuzey Ege Bisiklet Turu 2. Gün (Cunda - Altınoluk)



Turumun ikinci günü sabah yine erken saatlerde, 6 gibi uyanıyorum. Düne göre daha iyi hissediyorum kendimi. Otobüste bir gece geçirmektense çadırda uyumayı her zaman tercih ediyorum. Çadırım kamp alanının içinde korunaklı bir yerde ancak seslerden dışarıda biraz rüzgar olduğunu anlıyorum. Cunda’nın rüzgarlı havası, Haziran için çok normal. Sıcaklık ise tam da buraya gelmeden hayal ettiğim gibi, bisiklet için son derece güzel. Ancak, ciddi anlamda rüzgar var. Kafamda İzmir – Çanakkale yoluna pek fazla çıkmadan deniz kıyısından Altınoluk civarına kadar gitmek var. Öncesinde burada rahat bir kahvaltı etmek istiyorum. Biraz da fotoğraf çekerim belki yola çıkmadan, tekrar ne zaman gelirim ki buraya! Rüzgar biraz kaygılandırıyor ama seviyorum onu da.
Kahvaltı ettikten sonra biraz çevrede yürüyüp deniz kenarına gidiyorum. Burada ne kadar çok zaman geçirmiştim 25 yıl kadar önce, o zamanki insanlar şu anda yok ama burada –özellikle de bisikletle- olup onlara sevgimi gönderiyorum. İyi ki o zaman buradaymışız ve şimdi de iyi ki buradayım diyorum. Hayatı sevdiğim anların içindeyim.
Oradan çok uzaklara gider gibi

Çadırımı toplamaya geldiğimde etraftaki birkaç çadırda da hareketlilik görüyorum. Birinde motorla gelmiş, sevgili olduklarını düşündüğüm, bir çift var. Tek başına bir kadın var, ne güzel kadınların da özgürce seyahat edebilmesi. Tek başına yolculuk yapmak isteyen ama çekinen kadınları biliyorum, bunu aşıp da yola çıkabilmek güzel, zaten olması gereken de bu. Bir de 4x4 gibi –pek anlamıyorum bu araçlardan- bir araçla gelmiş bir çift var. Çadır bölümünde başka kimse yok zaten. Karavanlar farklı bir bölümde, o tarafa geçmedim. İnsanlarda sabah sakinliği var, kamplarda en sevdiğim anlar açık ara sabahlar. O telaşsız hareketlerle, doğada uyumanın, bol oksijenin ve şehirden uzakta olmanın üzerimizdeki etkisi. Herhalde içimizde bir şeyleri güzel anlamda tetikliyor.
Çadırımı toplarken çevredeki arkadaşlarla da selamlaşıyoruz. Hava kapalı ve rüzgarlı, insanlar tatil yapmaya gelmişler ama biraz enerjileri düşmüş. Bunu yüzlerinden anlamak mümkün. Ben zaten biraz sonra ayrılacağım için bu durumu pek kafama takmıyorum. Sadece yolda rüzgar nasıl olur, onu göreceğiz bakalım. Bunu bilmemek de hoş. Adının sonradan Sinan olduğunu öğreneceğim 4x4’le gelen arkadaşla selamlaştıktan sonra geçerken havadan konuşmaya başlıyoruz. Dün buraya gelmişler İstanbul’dan ama havadan dolayı başka yere gitmek istediklerini söylüyor. Ben de bu mevsime İzmir’in kuzeyinde havanın ve denizin buradan çok farklı olmadığını düşündüğümü söylüyorum. 4-5 gün kadar daha zamanları varmış. Onlara Pamucak, Köyceğiz, ve Datça civarlarına gidebileceklerini öneriyorum. Biraz haritadan mesafe bakıyoruz beraber. Telefonum numaralarımızı da birbirimizle paylaştıktan sonra yanımdan ayrılıyor. Sonra motorla gelen arkadaşlarla biraz laflıyoruz. Onlar da İstanbul’dan yola çıkmışlar ve motorla ilk yolculuklarıymış. Bana bisikletle tur yapmanın zor olup olmadığını soruyorlar, ben de onlara motorun tehlikeli olup olmadığını soruyorum. 80-90 hızlarla gelmişler buraya kadar. Hatta gece ben ışıksız orman içindeki yolan geçerken yanımdan geçmişler ve korkup korkmadığımı sordular. Dün akşam korktuğum tek şey, ışıksız gelirken çukur ya da benzeri bir şeye takılıp düşmekti sadece. Gerçi kimi zaman bir şeylerden korkmak da o şeyi sizi yapmaya güdüleyen bir neden olabiliyor. Sanırım merakla ya da bilmediğim başka bir şeylerle beraber olduğunda böyle. Neyse, onlarla da kısaca lafladıktan sonra Yeliz çay içmeye davet ediyor. Onunla çay içip biraz sohbet ettikten sonra saati 11 civarına getiriyorum. Artık yola çıkmam lazım. Haritaya göre pek rampa yok bugün ama yine de 80 km civarı bisiklet kullanacağım. Geçen seneki turumda bu saatlerde yolda olmak kabus gibiydi ama şimdi böyle bir kaygı yok. Tüm gün bisiklet sürülebilir
Cunda güney tarafındaki adacıklar ve yarımadalar
Kamp yerinde tanıştığım arkadaşlarla vedalaşıp yola çıkıyorum. Dün akşam karanlıkta geldiğim yolu şimdi geri dönüyorum, Cunda’nın merkezinde deniz kıyısından geçerek dün akşamüstü birkaç saati geçirdiğim bu yerlerle de vedalaşıyorum. Bir dahakine bu kadar uzatmadan görüşmeyi umarak. Ayvalık tarafına geldiğimde bu defa merkeze değil de sol tarafa dönüyorum. Gerçekten iyi rüzgar var. Biraz deniz kıyısındaki yoldan sürdükten sonra önümdeki haritada işaretlediğim yolu değiştirmeye karar veriyorum. Kıyıda zemin çok iyi değil ayrıca iç taraftaki yolda rüzgar belki daha azdır diye düşünerek Keremköy tarafına kırarak İzmir – Çanakkale yoluna çıkıyorum. Başka alternatif varsa anayola çıkmayı düşünmüyordum ama rüzgar kararımı değiştirdi. Gömeç ya da belki Burhaniye’ye kadar anayolu kullanıp oradan Akçay tarafına sürebilirim. Anayolda da rüzgar var ama artık bugün yavaş yavaş gideceğim bakalım. Burhaniye’ye yaklaşana kadar anayolu kullanmaya devam ediyorum. Pek trafik olmaması ve emniyet şeridinin varlığı rahat ettiriyor. Uzaktan İda Dağı’nı görebiliyorum. Aslında şu anda üzerinde olduğum yolun böyle bir güzelliği var. Solunuza körfezi ve onun da ötesine İda’yı alarak bisiklet sürüyorsunuz. Rotayı güneyden kuzeye yapmamın bir nedeni de bu aslında. İyi ki buradayım.
Burhaniye’ye girmeden Ören tarafına yöneliyorum ve artık anayoldan çıkıyorum. Biraz acıkmaya başladım. Yanımda atıştırmalık bir şeyler var, yola da geç çıktım. Uzun sürecek bir yemek hazırlığı yerine bir şeyler atıp devam ederim gibi düşünceler kafamda dolaşırken çok tatlı bir tesadüf gerçekleşiyor. Ören’de deniz kıyısında ilerlerken midye satan bir yer görüyorum. Önce birkaç tane yiyerek tadına bakıyorum ve evet. Sayısını hatırlamadığım kadar midye alarak kıyıda parka oturuyorum. Bu bulutların altında, bu denizin yanında ve Sarıkız’ın karşısındayım. Öğle yemeğim bol limonlu midye dolma, gülümsememek elde değil.
Yine büyüleyici bir yolda olmak

Sarıkız demişken, bu turu planlarken İda’nın güneydeki zirvesi olan Sarıkız’a bisikletle çıkmayı da planlıyordum. Buna göre Güre ya da Sütüven Şelalesi taraflarında bir yere kamp atıp yükümü oraya bırakıp 20 küsur kilometre 1700’lere tırmanıp geri dönecektim. Ancak Kaz Dağları Milli Parkı’na girişin rehbersiz olmadığını öğrendim. Kaçak girmek de bir seçenekti ve onu da araştırdım ama tatmin edici pek bir şey bulamadım. Bu defalık ertelemeye karar verdim ama bir yolunu bulacağım. Şimdilik İda’yı karşıdan izlemeye devam.
Tanuştığımıza memnun oldum miniğim

Tekrar görüşmek dileğiyle

Artık kıyıdan ilerlemeye devam ediyorum ve yazlık sitelerin arasından geçerek Akçay’a yaklaşıyorum. Merkezde o kadar çok insan ve araç var ki, hızla buradan uzaklaşmak istiyorum. 80’lerin ortalarında buraya 1-2 sene kamp yapmaya gelmiştik. Otobüsle, kocaman bir çadırla, mutfak eşyalarıyla ve iki çocukla buraya gelmek. Şimdi bakınca birçok kişi deli diyebilir benimkilere ama o zaman kesin deli diyorlardı, buna hiç şüphem yok. O zamanlardan aklımda kalan fotoğraflar var. Akçay biraz da bunları hatırlatıyor bana. Yola devam ediyorum, Altınoluk ya da Küçükkuyu’ya kadar ilerlemek istiyorum. Güneş de eğilmeye başladı. Zeytinli ayrımında şöyle bir duruyorum. Bir dahakine bu yoldan girip yukarı doğru çıkmayı hayal ediyorum. Altınoluk’a geldiğim sırada güneş artık iyice eğilmeye başladı. Bir seçenek olarak devam ederek Küçükkuyu’yu da geçip Assos tarafındaki ara yola girebilirim. Orada kıyıda tatlı kamp alanları olduğu aklımda kalmıştı ancak bu karar için yaklaşık 20 km kadar daha sürmem gerekiyor ve bunu şimdilik istemiyorum. Buralarda bir yer bulursam belki denize de girerim düşüncesiyle gözüme uygun gelen bir yer bulmaya karar veriyorum. Birkaç denemeden sonra henüz sezonunu açmamış ancak çadır kurmama izin veren bir kamping buluyorum. Akçay’ı döndükten sonra rüzgar da iyice azaldı. Güneşin batmasına henüz biraz zaman var. Denize girmekten vazgeçiyorum, kıyıda biraz bira ve kitap okumak daha sıcak geliyor. Şimdi sabah uyandığım kıyıların karşısındayım. Körfezin güneyinden kuzeyine geçtim, hem de bisikletle, gülümsetiyor. Sonrasında çadıra geçip yiyecek bir şeyler hazırlıyorum. Yemek ve biraz daha okuma derken uyku bastırıyor. Bu akşamlık “Lila’ya (Robert M. Pirsig’in müthiş kitabı)” veda ederek uykuya kendimi bırakıyorum.

Tur Verileri
Rotanın uzunluğu 68.55 km
Toplam çıkış 369 m
Toplam iniş 371 m
Yükseklik max 108 m
Yükseklik min 0 m

 Tur verilerini ve ayrıntıları aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz:
https://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=17267405
np: Keb' Mo' - Life is Beautiful