Blog Arşivi

13 Aralık 2017 Çarşamba

Kuzey Ege Bisiklet Turu 3. Gün (Altınoluk - Sokakağzı)



Tatlı bir uykudan sonra sabah 6.30 olmadan kendi kendime uyanıyorum. Dinlendim, keyfim yerinde ve yeni bir güne hazırım. Telaşsız bir biçimde eşyalarımı ve çadırımı topluyorum. Bugün bir süre D650’den gideceğim, bu demek oluyor ki İzmir-Çanakkale karayolu. Küçükkuyu’nun çıkışında anayoldan ayrılıp gerçek keyifli yollara gireceğim, üstelik soluma da denizi alarak. Demek ki güzel bir bisiklet günü beni bekliyor. Güneş yükselmeye başlamadan yavaştan yola koyuluyorum.
Edremit Körfezi, dün karşı kıyıdayım

Çocukluğumda Akçay’a geldiğimiz zamanlarda bu yoldan birkaç defa geçmiş olmalıyız. Aklımda fotoğraf gibi birkaç kare var o zamandan. Sonrasında 90’ların ortasında bir zaman buralarda kalacak yer aradığımız bir yaz akşamı aklımda, berbat bir trafik vardı bu yolda. Hiç sevimli kalmamıştı aklımda. Sonradan bir defa da arkadaşlarla yaz tatili için Altınoluk’a gelmiştik. O zaman da çok beton gelmişti her yer. Gerçi onların hepsinde yanımda güzel insanlar vardı. Bu defa tekim ve sadece biraz dokunup geçeceğim.
Altınoluk ve Küçükkuyu tamamen birleşmiş, resmi sınır olarak bile tabelaları arka arkaya. Güzel olan sola yanını denizi, sağ yanına İda’yı alıyor olman; artık sırtın yere gelmez! Sabah pek bir şey yemeden çıkmıştım ve malum sabah açlıkları beni perişan ettiği için yolda bir şeyler atıştırmayı ve minik de alışveriş yapmayı planlamıştım. Altınoluk’ta içeriye, sokaklara giriyorum. 97 yazına gidiyorum anında, eski bir dostla beraber (acaba şimdi nerelerde, ne yapıyordur?) buralarda yaşadıklarımız aklıma geliyor. Minik bir tebessüm gönderiyorum hepsine ve her şeye. Ara sokaklardan ilerlerken bir lokanta görüyorum, çok turistik görünmüyor. Hemen bir sabah çorbası ve ardından yola devam. Yol ayrımında geçen sene Çamtepe’de geçirdiğim tatlı iki gün geliyor aklıma. Çıkıp bir merhaba demek de olabilir ama bazen anılar ezici olabiliyor, sonra yola devam etmeye karar veriyorum. Başka bir zaman kıyıdan geçip gitmeye değil de yukarıdaki köylerden ve ara yollardan geçerek Sarıkız’ı ziyaret etmeyi diliyorum.
 
Assos yolu tatlı tatlı akıyor
Yola devam ederek Küçükkuyu çıkışında anayoldan ayrılıp Assos yoluna giriyorum. Şimdi başlıyoruz diyorum içimden, geçen sene buraya geldiğimde içimde hep bisikletle buraları yaşamak vardı. İşte ‘şu anda ve buradayım’ dediğim anlardan biri, iyi ki. Tatlı tatlı akıyor yol, kimi yerde denizin iyice kıyısında oluyorum, kimi yerde aramıza ağaçların arasındaki minik kamp alanları giriyor. Derken solda bir yerlerde dumanların yükseldiğini görüyorum. Çok şiddetli değil ve kontrollü de değil ama yine de itfaiyeyi aramak aklıma geliyor. Hemen az ilerideki kampinge gidip soruyorum öncelikle, belki kontrollü ve bildikleri bir şey oluyordur diyerek. Oradaki görevli kendisinin de gördüğünü, itfaiyeyi ve muhtarı aradığını söylüyor. Biraz orada kaldıktan sonra tehlikeli bir durum olmadığını öğrenip yola devam ediyorum. Yol ayrımından sonra yaklaşık 20 km kadar kıyıdan ve dümdüz bir yoldan sonra Kadırga Plajı ayrımına geliyorum. Aşağıya inmek yerine devam etmek daha cazip geliyor. Bir seçenek olarak, aşağıya inerek uyduda yol olarak görünmeyen bir yerlerden tarlaların ve bahçelerin arasından devam etmeye çalışmak da olabilir ama bu defa bunu yapmayıp Ayvacık – Gülpınar yolundan devam ediyorum. Hava çok güzel, Haziran’ın ilk günleri, trafik yok. Her şey yolunda.
Öğle saatleri olduğunda güneş etkili olmaya başladı ve biraz da açlık hissediyorum. Kenarda güzel büyük bir ağacın altına çekiliyorum. Yoldan da 30 metre kadar aşağıda kalıyor. Burada karnımı doyurup biraz dinleniyorum ve Lila’ya devam ediyorum. Sonra uzanıp hayal kurma anları, ne güzel bir esriklik hali bu. Yine iyi ki buradayım dediğim anların içindeyim.
İyi ki burada mola vermişim

Mola yerimin karşıdan görünüşü, o ağaçların güvenli gölgelerindeydim
 
Yol hep heyecan verici
Bir yerlerden denize çıkaracağım yolumu ve birkaç seçeneğim var. Korubaşı veya Kuruoba, Bektaş, Balabanlı ya da Koyunevi köylerinden biri olabilir. Genellikle denize yakın bir yerden gidilebiliyorsa oradan gitmeyi tercih ediyorum, sanırım bitmek bilmeyen bir özlemi ifade ediyor bu. Bu defa yoldan devam ederek, denize Balabanlı’dan ulaşmayı tercih ediyorum. Kalacak bir yer bulup eşyalarımı attıktan sonra çevrede dolaşmak var aklımda. Balabanlı’ya kadar hafif hafif çıkarak günün rampasını da tamamlamış oluyorum ve artık kendimi güneye, deniz kıyısına doğru bırakıyorum. Kıyıda küçük pansiyonlar var, onları geçip ilerideki Sokakağzı Kamping’e gidiyorum. Orada tadilat var, söylediğine göre alanın sahibi kiracıları çıkarıp kendisi işletmeye karar vermiş. Arka taraflarda zeytinlerin altına çadır kurmanın sakıncası olup olmadığını soruyorum, yanıtı olumlu. Önceki işletmeciler gitmiş ama kediler ve köpekler halen ortalıkta. Çadırı atıp, eşyalarımı da boşalttıktan sonra kıyıya gidiyorum. Saat 16 civarları, deniz hafif rüzgarlı. Kıyıda soğuk bir birayla günün yorgunluğunu atarak Lila’ya devam ediyorum. Benden başka kimse yok çevrede, ne kadar doğru zamanda geldiğimi düşünüyorum bir defa daha. Sonra birkaç kişi denize girmeye geliyor. Rüzgar çok güzel, Homeros’un sözünü ettiği rüzgarlar bunlardı sanırım. Ege’nin kapısına doğru yaptığım bu yolculukta, rüzgarın delişmenliğinin aksine, bir günü daha yaşamanın ve hissetmenin dinginliği var içimde.
Akşam bu ağacın altında uyuyacağım

Tur Verileri
Rotanın uzunluğu 58.52 km
Toplam çıkış 498 m
Toplam iniş 499 m
Yükseklik max 315 m
Yükseklik min 1 m


Tur verilerini ve ayrıntlarını aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz:
https://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=19700365
np: Pentagram - Trail Blazer


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder